Pozitif psikoloji kavramlarından birisi olan dayanıklılık, zorluklar karşısında direnme ve çaba gösterme anlamlarına gelmektedir[3]. Psikolojik dayanıklılığa sahip bireylerin diğer bireylere kıyasla hem iş hayatlarında hem de günlük yaşamlarında daha başarılı, mutlu ve huzurlu oldukları bilinmektedir[4][5]. Bireyler için
yaşamda karşılarına çıkabilecek zorluklara karşı güçlü durup bunların üstesinden gelebilmek önemlidir[6].
Ünlü düşünür Friedrich Nietzsche'nin “Beni öldürmeyen şey güçlendirir.” sözünden karşılaştığı zorluklarla
mücadele etmenin bireyi güçlendirebileceği anlamı çıkartılabilmektedir[7].
Kaynakça3. Luthar, S. S., Cicchetti, D. & Becker, B. (2000). “Research on Resilience: Response to Commentaries” Child Development, 71(3), 573–575.
https://doi.org/10.1111/1467-8624.00168
4. Diener, E. (2000). “Subjective Well-Being: The Science of Happiness and a Proposal For a National Index” American Psychologist, 55(1), 34-43.
5. Buss, D. (2000). “The Evolution of Happiness” American Psychologist, 55, 15-23.
6. Polatcı, S. ve Tınaz, Z. (2021). “Kişilik Özelliklerinin Psikolojik Dayanıklılık Üzerindeki Etkisi” OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 17 (36), 2890-2917. DOI: 10.26466/opus.827411
7. Yalom, I.D. (2001). Nietzsche Ağladığında. İstanbul: Ayrıntı
Teknolojinin hızla gelişmesiyle iletişim ve bürokratik birçok işlem internet ortamına taşınmaktadır. Bu gelişmelerle birlikte kişilerin dijital alanlardaki hak ve özgürlüklerini güvence altına alma gerekliliği duyulmuştur
ve bu sebeple dijital ahlak kavramı ortaya çıkmıştır[1]. Dijital ahlak; internet ortamından ahlaki sınırlar içerisinde, başkalarının hak ve özgürlüklerini gasp etmeden ve amacına uygun şekilde faydalanmaktır[2]. Dijital
ahlak bilincine sahip kişi, dijital araçları nerede ve ne zaman kullanacağını, hangi hak ve sorumluluklara
sahip olduğunu bilmektedir[3].
Herhangi bir hak ihlaline uğramamak, başkalarının haklarını ihlal etmemek ve kullanılan sistemin güvenliği
için aşağıda belirtilenler hususlarda hassas olmak gerekmektedir:
» İnternet ortamında zorbalık ve kişileri tacizden kaçınmak
» Kişileri rahatsız edecek kötü sözlerden uzak durmak
» İnternet ortamında uygun olmayan (yasa dışı) içerikleri indirmemek ve paylaşmamak
» Fikir ve sanat eseri kabul edilen içeriklerde telif hakları ve lisanslama konusunda titiz davranmak[4].
Kaynakça
1. Çelik, B. ve Gündoğdu, K. (2019). Bilişim Etiği Değerlerine Yönelik Tutum Ölçeğinin Geliştirilmesi. Ege Eğitim Dergisi, 20(2), 335-350.
2. Özer, Ü. (2016). Sınıf öğretmeni adaylarının dijital vatandaşlığa ilişkin görüşlerinin incelenmesi. V. Sakarya’da Eğitim Araştırmaları Kongresi, 18.
3. Aslan, S. ve Çakmak, Z. (2018). Sosyal Bilgiler Öğretmen Adaylarının Dijital Vatandaşlık Davranışlarının Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Adıyaman University Journal of Educational Sciences,
8(1), 72-99.
4. Aydın, İ. (2013). Çocuk, İnternet ve Etik. Gençlik Araştırmaları Dergisi, 2, 106.
Dijital çağ okuryazarlığı; bilgi kirliliği yaşanan dijital ortamlarda bilinçli stratejilerle doğru ve güvenilir bilgilere hızlı bir şekilde ulaşmak, elde edilen verileri incelemek, çözümlemek, sorgulamak, değerlendirmek
ve gerektiğinde farklı dijital ortamlarda elde edilen bu bilgilerle etkin üretimler yapmak olarak tanımlanmaktadır[1].
Dijital çağ okuryazarlığı dijital teknoloji ve internet ağındaki çeşitli bilgilere erişme, bunları kullanma ve
değerlendirme becerisi olarak da tanımlanabilir.
Dijital çağ okuryazarlığı; temel okuryazarlık, bilimsel okuryazarlık, ekonomi okuryazarlığı, teknolojik okuryazarlığı, görsel okuryazarlık, bilgi okuryazarlığı ve çok kültürlü okuryazarlık gibi yetkinlikleri kapsamaktadır[2].
Kaynakça1. Sayın, H. (2020, Haziran). Dijital Çağın Okuryazar Bireyleri Projesi.
https://www.dijitalcaginbireyleri.com/, adresinden erişildi.
2. Asrizal, A., Amran, A., Ananda, A. & Festiyed, F. (2018, Nisan). Effectiveness of Adaptive Contextual Learning Model of Integrated Science by Integrating Digital Age Literacy on grade VIII Students.
In IOP Conference Series: Materials Science and Engineering, 335 (1), Bristol: IOP Publishing.
Dijital içerik, internet ortamında yer alan ses, fotoğraf, yazı, video ve benzeri tüm içerikleri kapsar. Başka bir
deyişle markanın, ürünün veya kişinin mesajını kitlelere ulaştıran her türlü dijital materyallerdir. İnternet
üzerinde gezilen, görülen ve duyulan her şey dijital içeriktir: siteler, blog yazıları, fotoğraflar, videolar... Bu
içerikler ile istenilen mesaj, istenilen kitleye ulaştırılabilir. Bu sebeple dijital dünya üzerinde ismini duyurmak isteyen şirket ve kişiler için dijital içerik çok büyük bir önem taşır. Dijital dünyada varlığı sürdürebilmek
içinse düzenli ve kaliteli içerik oluşturmak gerekir[1].
Peki dijital içerik üretimi nedir? İnternet üzerindeki dijital mecralarda var olma, farkındalık ve etki oluşturabilme dijital içerik üretimi olarak tanımlanabilir. Zira içerik olmazsa internetin hiçbir anlamı yoktur. İçerik ve
internet bir bütündür. Bir konuda içerik üretirken üretilen içeriğin aşağıdaki kriterlere sahip olmasına dikkat
edilmelidir:
* Bilgi veren ve düşündüren
* Paylaşan kişinin ya da kurumun mesajını yansıtan
* Net ve kesin bilgi içeren, mesajı detaylandırarak anlatan
* Hedef kitlede beğenme duygusu oluşturan
* Karar vermeyi hızlandıran
* Tüketicilerde yenilenme hissi oluşturan
* Tüketici ile aradaki bağı güçlendirecek nitelikte
* Paylaşım sahibinin dijital markalaşmasını hızlandıran[2].
Kaynakça
1. Mikdan, Ş. (2020, Mayıs). “Dijital İçerik Nedir?” 30 Temmuz 2021 tarihinde, https://www.iienstitu.com/blog/dijital-icerik-nedir adresinden erişildi.
2. “Dijital İçerik Üretimi Nedir? Neden Önemlidir?”, https://www.pavosdijital.com/hizmetlerimiz/dijital-icerik-uretimi/, [Erişim Tarihi: 31 Temmuz 2021].
Teknolojinin hızla gelişmesi, birçok değişimle birlikte sosyal yaşamın içinde, insanların davranış şekillerinde
ve kurumsal hayatın işleyişinde büyük farklılıklar meydana getirmiştir. Bu farklılıklar müşterilerle kurulan
ilişkileri de değiştirmektedir. Değişimler, farklı stratejileri ve pazarlama yöntemlerini de beraberinde getirmektedir. Bu yöntemlerden birisi olarak ortaya çıkan dijital pazarlama kavramı, geleneksel pazarlama
yöntemlerinin aksine müşteriyle iletişimin önem kazandığı pazarlama iletişimi unsurlarını ön plana çıkarmaktadır. Dijital pazarlama, teknolojiyle birlikte pazarlama iletişiminin tüm unsurlarının eş zamanlı olarak
kullanılmasıyla gerçekleştirilmektedir[1].
Dijital pazarlamanın ilk olarak 1990'ların başında ürün bilgisi sunan metin tabanlı web siteleriyle başladığı
söylenmektedir[2]. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni kavramlar da dijital pazarlamanın
gittikçe gelişmesini sağlamaktadır. İnternet siteleriyle başlayan dijital pazarlama, günümüzde sosyal medya
uygulamalarından dijital oyun platformlarına kadar pek çok farklı alanda etkisini hissettirmektedir.
Herhangi bir elektronik cihaz veya internet kullanılarak yürütülen tüm pazarlama faaliyetleri, dijital pazarlamanın bir parçasıdır. Dijital pazarlama, ürünlerin/hizmetlerin pazarlanmasında ve reklam faaliyetlerinde,
geleneksel yöntemlere göre önemli farklar yaratmaktadır. Ayrıca güçlü bir kurumsal imaj oluşturmak ve
müşteri memnuniyetini arttırmak için kilit oyuncu rolünü güçlendirmektedir[3].
Kaynakça
1. Bulunmaz, B. (2016). Gelişen Teknolojiyle Birlikte Değişen Pazarlama Yöntemleri. Trt Akademi.
2. Bala, M. (2018). A Critical Review Of Digital Marketing. International Journal Of Management.
3. Gedik, Y. (2020). Pazarlamada Yeni Bir Pencere: Dijital Pazarlama . Journal Of Busıness In The Dıgıtal Age.
Dil, bir toplumun bilgi ve birikiminin gelecek nesillere aktarılmasında ve toplumların birbirlerinin kültürlerinden, geleneklerinden, tarihlerinden etkilenmesinde çok büyük rol oynamaktadır. Dil öğrenme becerisi
aslında konuşup anlaşabilmenin kazandırdığı bir beceridir. Bir dili anlayıp konuşabilen kişinin herhangi bir
dil öğrenme sorunu olmamaktadır. Aynı zamanda dil öğrenimi, insana çok farklı insanlarla anlaşabilme,
etkili iletişim kurabilme ve sosyal ortamlarda kendini ifade edebilme imkânı sunmaktadır.
Dil öğrenme becerisi denince akla yabancı dil öğrenmek gelse de ana dil öğrenimi ile ortak pek çok noktası
bulunmaktadır. Dil öğrenme becerisi incelendiğinde bu durum çok daha iyi bir şekilde fark edilmektedir. Dil
öğretimindeki temel beceriler anlama becerileri ve anlatım becerileri olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir.
Anlama becerileri okuma ve dinleme davranışlarını kapsar. İletilen mesajı, konuşmayı veya yazılı bir ifadeyi
anlayabilme ile ilgilidir. Anlama becerilerinin temelinde diğerlerine ait duygu ve düşüncelerin duyularak ya
da okunarak anlaşılması yer almaktadır[1].
Anlatım becerileri; kişinin karşı tarafa iletmek istediği duygu, düşünce ve mesajları sözlü veya yazılı olarak
ifade etmesidir. Pek çok bilişsel beceri ile ilgili olan dil gelişimi aynı zamanda bilişsel gelişimi de etkilemektedir. Bu bilişsel beceriler; konuşma seslerini ayırt etme ve anımsama yeteneği, dili dinleyerek kuralları keşfetme yeteneği, kavramları esas örüntüleriyle birleştirme yeteneği, ses çıkarmayı sağlayan kasları kontrol
etme yeteneği ve düşünceleri sözcüklere dönüştürme yeteneği olarak sıralanabilir[2].
Kaynakça
1. Gümüş, M. (2021). Türkçe Öğretimi. https://www.turkceogretimi.com/dil-oeretim-yoentemleri/dil-oeretiminde-temel-becerilere-genel-bir-bak, adresinden alındı.
2. Şener, D. D. Ankara Üniversitesi Açık Ders. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/47672/mod_resource/content/0/D%C4%B0L%20GEL%C4%B0%C5%9E%C4%B0M%C4%B0.pdf, adresinden alındı.
ygusal zekâ kavramı ilk kez psikolog John Mayer ve Peter Salovey tarafından 1990 yılında ortaya atılmıştır. En basit haliyle duyguların akıllıca kullanımını ifade etmektedir. Mayer ve Salovey’in tanımlamış olduğu
duygusal zekâ kavramı üç ana başlıkta incelenmektedir:
• Duyguları ifade etmek
• Duyguları kullanmak
• Duyguları anlamak[1].
Duygusal zekânın günlük yaşantı üzerinde de etkileri bulunmaktadır. İnsanlar yaptıkları işlerden bağımsız
olarak birçok kişiyle iletişim halindedir. Duygusal zekâ; kişilerin duygularını anlama, duygularını karşı tarafa
aktarma ve karşı tarafla iletişim kurma davranışlarının odak noktasında bulunmaktadır. Duygusal zekâya
iki farklı yaklaşım söz konusudur. Bunlardan biri duyguları işleme yeteneğini kapsarken diğeri duygusal
zekânın kişilik mizacı olduğu fikrini benimsemektedir. Bunun dışında duygusal zekâ genel hatlarıyla 5 ana
faktör altında değerlendirilmektedir. Bunlar: öz yönetim, öz farkındalık, sosyal farkındalık, ilişki yönetimi ve
motivasyondur[2].
Kaynakça
1. Yelkikalan, N. (2006). 21. yüzyılda girişimcinin yeni özelliği: Duygusal zekâ < http://acikerisim.lib.comu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/COMU/979/Nazan_Yelkikalan_Makale.pdf?sequ-
ence=1&isAllowed=y
2. “Duygusal Zekâ Nedir, Ne Değildir”, Kemalsayar, Web, [Erişim Tarihi: 31 Temmuz 2021].
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte popülerlik kazanan endüstri 4.0 kavramı, eğitimde de yeni bir dönemi beraberinde getirmiştir. Eğitimde 4.0, diğer eğitim dönemlerinin aksine insan sermayesi ihtiyacını karşılamak
için dijital çağın getirdiği sosyal ve ekonomik faaliyetleri de göz önünde bulundurmaktadır. Önceki eğitim
dönemlerinde süreç, katılımcı ya da beceri temelli bir sistem varken eğitimde 4.0 ile birlikte insan temelli bir
eğitim anlayışı oluşturulmuştur[1].
Eğitimde 4.0’ın temelleri 10 farklı başlığa ayrılmaktadır.
1. Hayat Boyu Öğrenme
2. Eğitim Her Yerde ve Her Zaman
3. Kişiselleştirilmiş Eğitim
4. Görselleştirilmiş Öğretim
5. Uygulama ve Beceri Odaklı
6. Öğrenci Koçluğu
7. Modüler ve Proje Temelli Eğitim
8. Uzaktan Eğitim
9. Harmanlanmış Öğrenme Yaklaşımı
10. Sınav Yerine Değerlendirme
Eğitim 4.0 sürecini tamamlayan bireyler bilgi kazanımının yanı sıra liderlik, iş birliği, yaratıcılık, dijital okuryazarlık, etkili iletişim, duyusal zekâ, girişimcilik, global vatandaşlık, takım çalışması ve problem çözebilme
kabiliyeti gibi yetkinlikleri de kazanacaktır[2].
Kaynakça
1. Öztemel, E. (2018). Eğitimde yeni yönelimlerin değerlendirilmesi ve eğitim 4.0. Üniversite Araştırmaları Dergisi, 1(1), 25-30.
2. “Eğitim 4.0”, eTwinning, Web, [Erişim Tarihi: 31 Temmuz 2021].
Ekip, farklı uzmanlık alanlarına sahip bireylerin bir görevi yerine getirmek üzere bir araya gelmesiyle oluşan
insan grubudur. Ekip çalışmasının en önemli özelliği ekip arkadaşlarının desteğiyle iş stresini en aza indirirken verimliliği en üst düzeye çıkarmaktır. Bireysel yetkinliklerin verilen görevlerle başa çıkamadığı yerde
ekip çalışması hayat kurtarıcı rol oynamaktadır. Ekip çalışmasının çalışma süresini azalttığı da önemli bir
gerçekliktir[1]. Ekip çalışmasında lider rolüne sahip bir kişinin bulunması da bu ekibin çalışmasını düzene sokacak ve ihtiyaç duyulan huzur ortamının oluşmasına öncülük edecektir. Bireyler, hayatlarının her alanında
ekip çalışmasında bulunmaktadır. Bu nedenle bireylerin ekip çalışmasına uyum sağlayabilmeleri ve verilen
rollerin kendilerine uygunluğunu tahlil edebilmeleri önemlidir[2].
Kaynakça
1. Becerikli, Y. (2013). Takım çalışmaları ve verimlilik ilişkisi: Karar alma süreçlerinin etkinlik kazanmasında liderin rolü. Verimlilik Dergisi, (3), 93-116. https://dergipark.org.tr/tr/pub/verimlilik/
issue/21764/233940, adresinden alındı.
2. Bulut, Z. A. (2004). Etkin Takım Oluşturma ve Yönetme. Mevzuat Dergisi, 7(77)
Eleştirel düşünme; akıl yürütme, çözümleme ve yorumlama gibi süreçlerden oluşan bir düşünme biçimidir.
Eleştirel düşünmenin temelinde sorgulama ve şüphecilik olguları yer almaktadır[3]. Eleştirel düşünür kişiler
deneyimleyerek elde ettikleri algılara, yazılı veya sözlü ifadelere, gözlemlere ait verileri bir araya getirmektedir. Eleştirel düşünmenin beş ana koşulu bulunmaktadır:
1) Tutarlılık: Eleştirel düşünür kişi, düşüncedeki tezatlıkları ortadan kaldırabilmelidir.
2) Birleştirme: Eleştirel düşünür kişi; düşünceyi, tüm boyutlarıyla ele alarak değerlendirebilmelidir.
3) Uygulanabilme: Eleştirel düşünür kişi, anladıklarını bir modelde uygulayabilmelidir.
4) Yeterlilik: Eleştirel düşünür kişi, deneyimlerini ve çıkarımlarını mantığa dayalı bir şekilde açıklayabilmelidir.
5) İletişim Kurma: Eleştirel düşünür kişi, düşüncelerini ve anladıklarını karşısındaki kişiye anlaşılır bir şekilde ifade edebilmelidir[4].
Kaynakça
3. “Eleştirel Düşünme Nedir? Nasıl Öğrenilir?”, Makerstürkiye, Web, https://makersturkiye.com/elestirel-dusunme-nedir-nasil-ogrenilir/, [Erişim Tarihi: 1 Ağustos 2021].
4. Gürkaynak, İ., Üstel, F., & Gülgöz, S. (2009). Eleştirel düşünme. Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişimi.