Ana içeriğe git

Gökçenur Usta tarafından blog girdileri

Sanat ve Teknoloji: Dijital Dönüşümün Sanat Alanındaki Yansımaları

Sanat ve Teknoloji: Dijital Dönüşümün Sanat Alanındaki Yansımaları

Duygularınızı ifade ederken hangi dijital aracı kullanıyorsunuz?


2000’li yıllara kadar sanat; yaratıcılığın ve hayal gücünün resim, müzik, dans ve heykel gibi alanlarda yansımasıydı. Geleneksel sanatlarda sanatçı yaratıcılığını ve hayal gücünü bir tuvalin üzerine,  bir şarkının ölçüsüne veya bir dans hareketine dönüştürüyordu. Burada kağıt, kil, taş, fırça gibi dokunsallık ve hissiyatı ön plana çıkaran faktörlere yer veriliyordu. Sanatçının ortaya koyduğu ifade insanların üzerine düşünmesi ve hissetmesine odaklanıyordu. Daha sonra teknolojinin hızlı gelişimi ve değişimi her alanda olduğu gibi bu alanda da bir dönüşüm yarattı. Geleneksel sanattaki fiziksel ve doğrudan deneyim artık gelişmiş ve esnek bir çalışma olanağı sunuyordu.


Peki sanattaki bu dijitalleşme bir anda mı oldu? Sanat ve teknoloji nasıl iç içe geçti?


Sanat ve teknoloji birbirini etkileyen iki dinamik alandır. Sanatın teknolojiyle olan ilişkisi her zaman ilintili olmuş ve doğru orantılı olarak gelişmiştir. Sanat, mağara duvarlarına resimlerin yapılmasından ve doğadaki malzemelerle renklerin elde edilmesinden artık ışıklara, pixellere ve teknolojik cihazlara evrildi. Hatta teknoloji, sanat için bir araç olmaktan çıkıp artık sanatın yapıldığı ortamın ta kendisi olmaya başladı. 21.Yüzyılın şekillenmesinde önem arz eden teknoloji, sanatta yeni biçimlerin, farklı tekniklerin gün yüzüne çıkmasını, sanatçıların içindeki sınırların ortadan kalkmasını sağlamıştır. Sanattaki ifade gücünü arttırmak ve sanat alanındaki yenilikçi arayışlar için disipliner bir bakış açısıyla teknoloji, sanat ve tasarım bir araya getirilmiştir. Aynı zamanda sanatçılar, geleneksel sanatla icra edemeyecekleri hayallerini de bilgisayarlar yardımıyla ortaya koymaya çalışmıştır.

Dijital sanatın erken dönemlerinde sanatçılar, dijital ürün ortaya koyma noktasında geleneksele yaklaşmak zorunda kalmışlardır ve sergilemelerde geleneksel baskı yöntemine başvurulmaya devam etmişlerdir. İlk bilgisayar sanatı sergisi 1965’te Stuttgart’ta Georg Nees’in çalışmalarından oluşan “Generative Computergrafik” ile başlamıştır.

Görüntü:  Georg Nees, Computer-generated image, 1965
Görüntü:  Georg Nees, Computer-generated image, 1965


Fakat o dönem sanat eleştirmenleri bu eserleri tamamen ruhsuz bulmuştur. 

1979 yılında Benoit Mandelbrot bir bilgisayar kullanarak fraktal geometri ile karmaşıklık teorisini görselleştirmiştir. Bu görselleştirme kavramlara muazzam bir ilgi oluşturmuştur. Geniş bir bakışla sanatsal arayışların önünü açmıştır.

Görüntü: Benoit Mandelbrot, Mandelbrot Set, 1979

Görüntü: Benoit Mandelbrot, Mandelbrot Set, 1979

Dijital Gelişimin Sanattaki Etkileri

Mevcutta sanatın temellerinde yatan geleneksel sanat yaklaşımları da çağdaş teknolojilerle dönüşmeye başlamıştır. Bu süreç bilgi teknolojilerinin ve iletişim araçlarının da eş zamanlı olarak değişmesi ile beraber grafik tasarımcılarının da yaratıcı düşünme becerilerini olumlu yönde etkilemiştir. Teknolojideki gelişim yeni üretim metodolojilerinin var olmaya başlamasına ve zamanla popüler olmasına vesile olmuştur. 

Bir yandan dijital ortam ve bilgisayar teknolojisinin gelişmesi, sanat ve tasarım sınırlarını genişletmiş, farklı kültür ve yeteneklere sahip sanatçıları da aydınlığa çıkarmıştır. Teknolojinin sanata yansıyan yüzü aslında farklı yorumların ve eserlerin üretilmesine imkan tanımıştır. Genel olarak dijital gelişimler sanata yaratıcılık ve ifade özgürlüğünü, erişilebilirlik ve küreselleşmeyi, yenilik ve deneyselliği, etkileşim ve katılımı sağlamıştır. 

Dijital Sanat ve Geleneksel Sanat arasındaki temel fark nedir? 

Bu iki sanat için en temel farkın tasarlandığı alanın farklı olmasını söyleyebiliriz. Geleneksel sanatta eser bir tuvalin üzerinde, bir kağıt üzerinde meydana getirilirken dijital sanatta dijital ortamlar kullanılmaktadır. Bu durumda üretim esnasında kullanılan malzemelerde de farklılık ortaya çıkmaktadır. Geleneksel sanatta fiziki materyaller kullanılırken dijital sanatta teknolojik aletler aracılığı ile sanat üretilmektedir. Geleneksel sanattaki malzemeler tuval, boya, ahşap, kil olurken dijital sanattaki malzemeler ışık, ses, hareketler, ara yüzler, yapay zeka, algoritmalar olup sanatçıların bu unsurları kullanarak ürününü ortaya koymasına olanak tanır. Renkler, fırça darbeleri ve dokular dijital araçlarla simüle edilir. Elbette bu durum geleneksel sanat ile dijital sanat arasındaki bir diğer farkı daha ortaya çıkarır. Düzenleme ve yeniden üretim. Geleneksel sanatta bir ürünü düzenlemek oldukça sınırlı ve zordur. Yanlış yapılan şeyin düzeltilmesi çok zor olabiliyorken bazen mümkün olmaz ve sanatçı esere yeniden başlamak zorunda kalabilir. Bu da el işçiliği gerektirir ve her kopya orijinalinden küçükte olsa farklılıkları muhakkak taşır. Dijital sanatta düzenleme ise oldukça kolay ve esnektir. Sanatçı, eser üzerinde katmanlı çalışma yaparak istediği değişiklikleri yapabilir. Renkler, dokular ve kompozisyonlar dijital araçlarla hızlıca değiştirilebilir. Yeniden üretim süreci de oldukça kolaydır; dijital sanat eserleri, herhangi bir kalite kaybı olmadan sınırsız sayıda çoğaltılabilir ve anında paylaşılabilir.

Diğer farklılığımız ise üretim süreci. Geleneksel sanatların üretim süreci çok uzun sürerken dijital sanatlarda bu süre saatlere hatta saniyelere düşebiliyor. Peki ya ifade biçimi? Geleneksel sanatlarda sanatçının ifade biçimi güçlükle aktarılırken dijital sanatlarda ise teknolojinin ortaya koyduğu yeni ifade biçimlerinin gün yüzüne çıkmasıyla bu ifade biçimleri daha kolay elde edilebilir olmuştur. Aynı zamanda sanatçılar eserlerini internet üzerinden paylaşarak, mekansal sınırlamaları ve sanat alışverişindeki kısıtları ortadan kaldırmıştır. 

Özellikle film sektöründe sanatsal ifade biçimlerini kolaylaştırdığı için insanların bu alana daha fazla ilgi göstermesini sağlamıştır. 

Dijital Sanatın Yükselişi

Dijital sanatın yükselişinde özellikle grafik tasarımları, 3D modellemeler ve animasyon gibi disiplinler ön plana çıkıyor. Sanat eserinde kullanılan sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileri ile sanat eserinin içine girme ve etkileşime geçme mümkün hale geliyor. Dijital üretimler, fotoğraf manipülasyonları, iki- üç boyutlu evren tasarımları günümüzde son teknolojiler kullanılarak yapılan dijital sanat ürünleridir. Bakıldığında dijital sanatın etki alanı çok daha kapsamlıdır ama bir o kadar geçici ve hızlı tüketilebilir haldedir. Fakat dijital sanat kendini dönüştürmeyi başararak metaverse ve NFT’lerle varlığını sürdüşmüştür. NFT’lerin sanat dünyasında yerini alması dijital sanatın ekonomik değerini de arttırdı. Blokzincir teknolojisi sayesinde, sanat eserlerinin orijinalliği ve sahipliği şeffaf bir şekilde kayıt altına alınabiliyor. Günümüzde son teknolojiler kullanılarak üretilen dijital sanat eserleri ileride metaverse evrenlerde kullanılacak, yapay zeka ile harmanlanmış eserleri ortaya koyacaktır. 


Dijital Sanat Örnekleri

Türk sanatçılardan örnek vermek gerekirse Refik Anadol, büyük veri setlerini kullanarak hareketli görseller ve projeksiyonlar tarafından oluşturulan yapay zeka temelli sanat eserleri ile öne çıkıyor. 

Görüntü: Refik Anadol’un "Machine Hallucination" eseri

Görüntü: Refik Anadol’un "Machine Hallucination" eseri

Bunun yanında yapay zeka kullanarak sanatını icra edenler arasında Google DeepDream de var. Google DeepDream, görüntüleri analiz ederek gerçeküstü ve soyut sanat eserlerini oluşturuyor. 

NFT Sanat Eserleri kapsamında Beeple “Everdays: The First 5000 Days” adlı eseri ile dijital sanat piyasasını şekillendirdi.

Görüntü: Beeple’ın “Everdays: The First 5000 Days” eseri

Görüntü: Beeple’ın “Everdays: The First 5000 Days” eseri

Gelecekte dijital sanat, metaverse evrenlerine entegre olacak, yapay zeka ile daha karmaşık eserler ortaya çıkarılacak ve interaktif sanat deneyimleri yaygınlaşacaktır. Teknoloji, sanatta devrim yaratmaya devam edecek ve sanatçılara yeni yaratıcılık alanları sunacaktır.


Blog Yazarı

Gökçenur Usta Yazıcı


Kaynakça



  • Paylaş